20 Şubat 2011 Pazar

ÇocuklukTramvayı.

Geçen gün kardeşimle odada küçüklüğümüze dair abuk subuk ve kesinlikle hatırlanmaması gereken anılarımızı anlatırken daha önce farkına varmadığım ama aslında evlat acısı gibi koymuş bir çok kötü anım olduğunu anladım. Hani unutamamışım da unutamadığımın da farkında değilim gibi. Tamam.

Anlatırken harbiden beni derinden yaralamış, zamanında içime oturmuş bir anımı da hatırladım. Şimdi anlatırken gülüyorum ama o zamanlar yiğitliğe bok sürdürmemek için ağlayamamıştım bile. Boğazımda düğüm düğüm, gözlerim dolu, dişlerim sıkılı içime attığım yegane bir acıydı.

Anasınıfındayken insanın gözü tabii ki oyundan başka bir şey görmüyor. Etrafınız oyunvak adası gibi. İnsanın gözü dönüyor. Misafirlikte komşu kızının elletmediği sarı saçlı bebek gibi bir faktör yok. Her şey senin. Tek bir şey hariç...

Evet, bunca güzel kaidenin bir istinası vardı elbet. Kesinlikle elleyemediğimiz bir oyuncak seti... Hocamız yasaklığından kaynaklanan sempatimizi bildiği için onu bize karşı kullanıyor, sessiz olmamıza ödül olarak gösteriyor, bunca şeye rağmen bu ödülümüzü de asla vermiyordu. İyi arıydı ama bu huyuna gıcık oluyodum.

Bir gün gerçekten ''çiçek olursak'', gerçekten onlarla oynayabileceğimizi söyledi. Çok ciddiydi, gözlerinde görebiliyorduk bunu. -Bu arada ben oyuncağın ne olduğunu söylemedim o.O Bir şey değil okur. Kazma-kürek takımından başka bir şey değil. Evet tüm o çilelere katlanmamızın tek sebebi ucuz bir çift hafif plastik kazma kürek takımıydı. Mantığımıza kafam <3-

Harbi harbi son yarım saate kadat çiçek olduk .Hoca da son yarım saat harbi harbi sözünü tuttu, setleri getirmeye gitti. Heyecandan geberecektik sanki. Hoca herkesin eline birer takım verirken gözlerdeki o parıltıyı görseniz ''Geleceği bunlar kurtaracak, ayran men falan olacaklar'' derdiniz.

Bahçeye çıktık. Herkes mutlu, huzurlu. Kendi yerlerimizi tuttuk. Ve hoca ''Başlayabilirsiniz'' dedi. Küreği toprağa sapladım. Artık her şey güzeldi. Evren güzeldi. Harika bir duyguydu bu... Tam o sırada sevgili Cihan <3 -ismini asla unutmayacağız- yanıma geldi. Abuk subuk bişeyler söyledi. Saçmaladı. Ben de gıcık oldum. Hiçbir şey demedim. Küreği sapladığım yerden çıkardım ve onun kafasına 'vurdum'. Ama plastikle kafa yarabileceğimi sanacak kadar saf olan ben değdirmekten başka bişey yapmamıştım tabii ki. Sonra hiçbir şey olmadı. O bana kızmadı ya da ben ''Aa ne yaptım been'' demedim. Tekrar toprağa sapladım küreği. O da yanımda bir yerde toprakla debeleniyordu. Herkes mutluydu. Ta ki o lanet olasıca ses duyulana kadar. ''Büke! Ne yaptığını sanıyosun sen?!'' Oha ne yapmıştım? Ne oldu? Anlayamadan hoca yanımda bitti. ''Naıl vurursun pis şeyle arkadaşının kafasına?!'' dediği gibi kaptı elimden kazmayı kovayı. Küreği çıkardı yerinden. İşin sonunu görebiliyordum ama görmek istemiyordum. Daha başlamamıştım bile. Böyle bitemezdi. Ve o cümle hocanın dudaklarından dökülüverdi. ''Geç bakıyim içeri! Cezalısın! Yok sana oyun!''......... ''Ama hocam'' bile diyemedim. Kalakalmıştım. O an hayat benim için bitmişti. Dünya bitmişti. Ölebilirdim, umurumda olmazdı. Ağlayamadım bile. Tepkisiz kaldım. Gözlerim Sünger Bob'un gözleri gibi iri iri olmuştu. Ayaklarımın beni nereye götürdüğünün farkında değildim. Amaçsızca bir yerlere ilerliyordum. İçeri geçtim ve kalan yarım saati pencerenin önünde onları izleyerek geçirdim. Cihan'ları... Boğazımda düğüm düğüm, gözlerim dolu, dişlerim sıkılı... Bir de o var; Ağlamıyoruz. O zamanlar bile artizim yaa bu kadar olur.

Bir umut tekrar yaparız diye avuttum kendimi hep. Ama o zaman hiç gelmedi. Anasınıfından mezun oldum ya onla oynayamadan, gözüm açık gidersem Büke dediydi dersiniz. Mezara götürecek sanki! Gerizekalı! Neyin tasası bu?!
Hayır bendeki neyin tasasıydı onu da bilmiyorum. Dünyada başka kazma-kürek yoktu sanki.

Hayatımda ne ilk aşkım, ne kaybettiğim uğurum, ne en sevdiğim t-shirt'ün parçalanması, hiçbir şey bu kadar koymadı bana. Ağlasam belki o zaman, bu kadar kasmazdım belki de. Belki hoca acıyıp oynattırırdı bile olmadı...
Şimdi olsa ağlar mıyım? Sanmıyorum. Aksine o zamanlar bilmediğim bir duygudan da geberirdim: Öfke! Zaten benim başıma ne geliyosa ya artizliğimden ya öfkemden ya da haydutluğumdan... Haydutluk maceralarım daha da beter. Başka kayıtlara inşallah.

Görüşmek üzre okur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder