29 Nisan 2011 Cuma

Başımıalıpnereleregitsem.mp3

Karayolu ulaşımından nefret ederim.
Oldum olası.
Özellikle de toplu taşıma ile yapılan şehir içi karayolu ulaşımından daha da nefret ederim.
Allah’ta gitti, bana inatmış gibi bir gün içinde şehir içinde gidebileceğim en uzak yolu verdi. Ya da bu amk okulunu kim şeedip bana düşürüyosa o işte.
Böyle acıklı bi durum daha yok abi, boşuna uğraşmayın. Taytanikmiş bilmem neymiş hepsi hikaye. Benden ala dram mı var lan?!
Düşünsene, hafta içi her Allah’ın günü Beykoz-Maçka arasına kazık çakıyorum resmen saatlerce. Trafik şeysi bilmem ne… Bu ne abi yaa?!!
Hayat döngüm oğadar sinir bozucu ki… Demet Akalın şarkılarıyla daha çok eğlenirsiniz, o derece.
*Saat 05.30’da kalk.
*Otobüs yolculuğu.
*Saat 8’de derse gir –kılı kılına yetişmek şartı ile–.
*Saat 16.35 –Salı günleri 17.10– ders bitiş.
*17.30’da –Salı günleri 18.10– Mecidiyeköy’den otobüse bin.
*Otobüs yolculuğu.
*Saat 19.00 –Salı günleri 19.20– eve giriş.
*Yemek ye.
*Saat 21.30 uyu –çünkü uyumazsan 05.30’da kalkamazsın–
*Saat 05.30’da kalk.

Bu ne olööm?! Bu nee?! Nerede sosyal hayat?! Nerede sanal dünya?! Nerede alemler?! Diskolar barlar?.. Nerde lan nerde?!!!1bir!11!
Bazen eve gidince hüngür hüngür ağlıyorum. Çok ciddiyim.
Annem beni bu halde görünce ya da en ufak yakınmamda hemen ‘’Ben sana demiştim Ümraniye’deki okula git diye, babanla bir oldunuz, tutturdunuz orası olsun diye, iyi oluyo sana’’ diyo.
Lan ‘gönderecektim’ dediği okulu bir görseniz… Yemin ediyorum ya hapçı olurdum orda ben, ya da katil. Berduş olurdum, derbeder olurdum. Arabesk dinlemeye başlardım, emanet taşırdım. ONU BIRAK APAÇİ OLURDUM LAN!!! Ya da emo!
Sonrasında okulu da gösterdim ben ona, kendi de biliyo ne tür bi mallıktan bahsettiğini. ‘’Senin göndereceğin okulu da biliyoruz anne soos’’ deyince de ‘’Canım oraya göndericem diye bi şartname yoktu ki sonuçta, ben seni Dilruba ablanın lisesine gönderecektim. Orası süper liseydi eskiden, çoğiyi’’ falan diyo. Her poha bi cevabı var. Ona kalsam açıkta kalırdım var ya, garanti yani.
Artık geçti zaten de…
Şimdi şu üniversite sınavının adı en son ne olduysa ona girmeye oldukça yaklaştım. Evdekiler dersane diye ötüyolar. Bütün arkadaşlarım başladı. Ben yatmalardayım.
Aslında gaza geldim, gidecektim. Hatta öyle bi geldim ki ‘’Bu haftasonu hemen gidip yazdıralım’’ falan dedim. Kabul de ettiler. Ama bi akşam oturup düşününce iç sesim dedi ki ‘’Lan Büke! Sen amuha koydurtmak mı istiyosun olm?! İstiyosan söyle, uğraştırma beni.’’
Bi düşündüm, haftasonlarımı heba etmemi falan geçtim, bi an sadece etüd olan bir haftaiçini düşündüm. Eve saat 22.00’larda geldiğimi, sınav zamanları her şeyin dötüme gireceğini, saatlerce dersanede kafamın ütüleneceğini, gitmemek için her Cuma akşamı bahane düşünmek zorunda kalacağımı, ve tüm bunların sonunda dersanenin hiçbir şekilde işe yaramayacağını çok iyi bildiğimi düşündüm… Düşündükçe derinlere indim, indim, indim… Ve en sonunda iç sesim bile isyanları oynadı.
LAAN SİTTİR GİT!!
Saçmalamamalıydım. Anneme sebepleriyle birlikte vazgeçtiğimi söyledim. Kadın bile –o bile– aynı düşünüyomuş da hevesimi kırmamak için söylememiş. Ya ben bunu fark etmeseydim?! Ölüm fermanımı imzalamış olurdum lan!
Böylece bu sevdamdan da vazgeçmiş oldum. Ha, ters yönde ya da uzak yerlerde oturmak çok mu kötüdür? Kesinlikle hayır. En azından kötü hava koşullarını yakaladığım an okula gitmemek için evdekilere üretecek harika bir bahanem var. Yeani.
O değil, ben üniversitede İngiliz Fürolojisi osun, Simultane Tercümanlık olsun –yabancı dil olsun da hangi bölüm olursa olsun– bi bölüm seçmeyi planlıyorum. Geçenlerde İTÜ’nün Yabancı Dil Fakültesinin de Taşkışla kampüsünde olduğunu öğrendim. Şimdi benim bok şansıma gider üniversitede de lisemin yanı başı tutar…
Ama olsun. Sık sık gider, bizim cünyırları ezerim, stres atarım final haftaları falan. Üçünü beşini pataklarım, ooh.
Nea?! Hayattan zevk almasını bileceksin olm, yoksa geçer mi koca ömür?!

Derbeder Gençlik

Gıcık bir biyoloji dersinden daha selam.
Bun sırf derste sığılıp derse katılmadığımdan ve hocanın başıma gelip ‘’neden söylediklerimi yazmıyosuon’’ dememesi adına bişeyler yazıyormuş havası yaratmak için yazıyorum.
Yoksa sizi sikleyen yok yani. Asd.
YÖNETİCİ MOLEKÜLLER(NÜKLEİK ASİTLER):
Hoca yanıma gelince yazdım lan. Yoh öyle bişey.
Hazır şu aralar hocaya kılım, dur onu çekiştireyim, üstüne bi de Facebook’ta paylaşayım da ekli olan hocalar da görsün, müdüriyet Paris..
Abi coştu bu karı ya! İlk dönemde de yapıyodu ama buğadar değildi. Kafayı yedim lan ilk dersinden. Sıradan sözlüye kaldırdı ilk dönem kalanları, kimse bi poh yapamadı tabii. Neymiş, 1. Dönem kaldığımıza göre yarıyıl tatilinde çalışmış olmamız gerekirmişmiş. Kim çalışır lan tatilde?!! Bütün millet tee fizandan geliyo zaten. Millet yollarda çilekeş olmuş, kafayı yemiş. Kim çalışacak lan?! Kim kim KİM?!!! Öküz gibi yatmak varken…
Bi de yeni bi uygulama başlattı başımıza. Teallam! Neymiş -sonra zurna olmuş-, bir sonraki haftanın konularını çalışıp biz anlatacakmışız. Tamam. Buraya kadar her şey gayet normal –aslında değil tabii ama idare eder-. Şimdi bi de şunu duyun. ‘Hoca konuları dağıtmayacakmış’. Her hafta herkes çalışacakmış, o kimi isterse onu kaldırıp anlattıracakmış. Ulan o paraya niye alıyosun o zaman?! Ben anlatacak olsam gider öğretmen olurum amk. Kendi kaldırıp götü anlatamıyo tabi, o oturcak biz anlatıcaz. Yok yeaa…
Zaten otobüslerde derbeder oldum, keş oldum, isyankar oldum, rakçı oldum. Hayat rutinim göt gibi. Bi de sınav dönemi gece yarılarına kadar oturup ders çalışma muhabbeti var. Sonra bunlara bi de her hafta biyoloji çalışmaları eklenicek. Apaçikeş!
Diyoruz ders işlemiyo diye dilekçe falan şeettirelim, idarenin kıçını yalıyo karı, hangi dilekçe?..
Hani bişey desek bizi siklemeyi bırak, okumazlar bile. Sınıf hocamız kanka olmuş zaten karıyla. Beş çayları, kekler börekler falan –göz hakkı var onu da söyliyim yani, biz devre kuralım, onlar alem peşinde-. Bişey diyince direk onu savunuyo tabii. Ayıp yua.
Bütün ders hocayı alt etmek hakkında planlar yaparken bi yandan da öküz gibi yazı yazdık zaten –daha doğrusu ben yazmadım (H)-. Sinirliyim abieğ!
Acilen bişeyler yapmamız lazım. Yoksa bu gidişle bundan da kalıcam.
Derbeder gençlik.

1 Mart 2011 Salı

#blogumadokundular

Blogspot kapanmışmış mıymış mı?
Nasıl yeani.
Oha şok!!!

Bilgisayarı nasıl açtığımı bilmiyorum valla.
Şoklar içinde kaldım. Nagiş yazıyo:
-Bebikk :D
-Blogspot kapatılmış amuha goyim yaaaa.
-Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa niden?
-Ne biliyim ağzına sıçim yaaa.
-Kayıtlar?
-Taslağa çekiyorum şimdi.
Ve bunu yaparken aptal beyinsiz özürlü olarak bunu nasıl yapabildiğimi nedense hiiç sorgulamıyorum. Siteye nasıl eriştim onu bile sormuyorum kendime. Oğadar kendimden geçmişim yani. Ağlicaktım lan. Mal mal sitelerle, dandik bloglarla muhatap olmak zorunda kaldığımı düşündükçe sinirden kudurdum falan. Twitter'a girdim #blogumadokunma'ya baktım. Orada ahanda şunu gördüm: ''trajikomik bir durum:imac'den giremedigim bloguma dns ayari degismis macbook'tan giriyorum ve su anda ikisi yan yana duruyor'' by zulayk. Birden Maçka yolları misali olan BükeÖzer Jeton hattı işledi. -OHA o.O Tumblr'da son paylaştığıma acilen bak tamam? o.O-  Kafamda o clik sesi duyuldu. Birden Berkcan'ın Yuutub için dns ayarlarımı değiştirmeme yardım ettiğini hatırladım. Takip eden 5 saniye boyunca ne kadar mal olduğuma dair 216545 tane clik sesini de duyduktan sonra, bu mutlu anı ölümsüzleştirmek için buraya bişeyler karalayayım dedim.
İyi ettim.
İstediğin kadar #blogumadokun oğkeey?
Çok da çükümde yeani.
Berk'i de seviyorum.
Görüşürüz.

27 Şubat 2011 Pazar

Ekşın.

Anlattığım gibi efendim; 3 kızız koca sınıfta. 9. sınıfta 5 kişiydik aslında, sonra ben kalan 4’ünden bi salakla kavga ettim, okuldan ayrıldı o.O
Biri de 10. Sınıfta kalınca okul değiştirdi. Ama o iyiydi. Severim keratayı.

Biz kaldık 3 kişi.
E tabii 3’ümüz de göt göteyiz. Yapabileceğimiz başka bişey yok.
Sabahları birlikte gidiyoruz, akşamları birlikte dönüyoruz falan. Okulda hep birlikteyiz zaten.

Bu metni yazdığım günün sabahı da her sabahki gibi Mecidiyeköy’de Elifcan’la buluştuk. –Hoca duş diyo, aklıma kişiselimde yazan ‘’Sen izdiyoru biri geje, ben izdiyoru dujj, o zaman verejek 150 dalır’’ ~Evet tam olarak bu yazıyo~ sözü gelip duruyo.- Osmanbey’e geçtik. Niyetimiz Buse’yi de alıp okula geçmekti. Mesaj attık ‘’Neredesin?’’ diye, iletilmedi. Bi daha attık, yine iletilmedi. İletilmedi, iletilmedi. Saat oldu 45, biz de yürüdük okula geldik.

Sınıfa girdik, derse girdik, o gelmedi. Telefonuna da bakmıyordu. Kesin yolda ölmüştü. Başka ihtimal kalmamıştı. Gelmeyecek olsa gelemeyeceğini belirten bir mesaj atmış olması gerekirdi. Atmadı. Demek ki ölmüştü.
Annesini aradık, cevap vermedi falan. Demek ki annesi de ölmüştü.

O sırada Buse’nin eski sevgilisi X’in, yapılan yoklama sonucunda bugün gelmediğini görmüştük. Oha o.O. Birlikte mi kaçmışlardı? Yok yua. O hala diğer eski sevgilisi Y’yi sevmekteydi. X’le kaçmazdı. O zaman X ve Y kavga etmeye Maçka Parkı’na gitmişlerdi. Buse de onları ayırmaya gitmişti.

Buse’den haber alamayınca mesaj attığımız N(kız) de cevap vermiyordu. Bu durumda N de Buse’ye bu konuda yardım etmeye gitmişti. Bu sırada bizim sınıfımızda olan N’nin abisi, Y’nin mahalleden arkadaşı ve Buse’nin en yakın erkek arkadaşı olan Z’nin de –herife bak aşiret kurmuş o.O- gelmediğini gördük. Bu durumda o da kardeşinin peşinden gitmişti. Yine bizim sınıfta olan ve Z’nin en yakın arkadaşı M’nin de gelmediğini görünce bütün her şey netleşmişti. Sıralamayı doğru kurmuştuk ve o da Z’nin peşinden gitmişti. Aman tanrım olay karışmıştı.
Çok heyecanlıydı. Y kesin X’i döverdi. Gerçi Y’nin de temiz bir dayağa ihtiyacı vardı, aklının başına gelmesi lazımdı. Ama Z’de olay yerindeydi. X’in hiç şansı yoktu, kesin dayak yiyen taraf o olacaktı. Biz burada mal mal yılan oynarken, bir sokak aşağımızda kan çıkmıştı.
-0212….. arıyo. Kim bu lan?!
-Aaa! Buse’lerin ev. Aç.
-Tok… Alo?
-Alooğ.
-NERDESİN SEN GERİZEKALI?! ÖLDÜK MERAKTAN!
-Ya sabah kalktığımda boğazlarım çok ağrıyodu. Annem yat dedi. Yattım bendeeğ.
-!!!
-Alooğ??
-Amk senin Buse.
-Ne?!!
-…
Kavga yoktu. Ekşın yoktu. Buse öküz gibi uyuyordu. Dünya normal seyrindeydi. Tek atraksiyon biz ve bizim yaptığımız mal hareketlerdi. Her şey yalandı. Güldüğü de yalandı, sarılmaları da… Sevdiği de yalandı, seviş… LAN o.O

Sonuç olarak biz abidik gubidik hareketler yaptığımızla kaldık, heyecan yaptık, triplere girdik, ama bi bok yokmuş yani. Zaten bu yazdığımız harika hikayeden sonra ben kesin sinema dünyasına adım atıyorum söyleyeyim. Senaryoları sıçıp sıçıp kırıcam parayı, vurucam kırbacı. Sonra da götüm kalkıcak, yüzünüze bile bakmicam.

Görürsünüz.

Bir kız nasıl hayattan soğur?!

Geçen gün Berkcan’la konuşuyoruz –klasik- çok rahatsız olduğum bir konuya da değinmeden geçmedik.

Bildiğiniz üzere –ve lanet olsun ki- ben elektrik-elektronik öğrencisi bir bayanım. Ve tabii bu bölüm baysal –hayır o bir adam değil- bir yani erkeksel olarak çok yoğunsal –sallara aşkım nedir abi?! Koca tekneler dururken- ve revaçta olan bir bölüm. Doğal olarak bizim sınıfta aynı kaidelere uygun olarak düzenlenmiş.

Efenim, siz siz olun, sakın 27 erkeğin arasında 3 kız olarak okumayın. Hatta bırakın okumayı, aralarına düşmemeyi becerin yeter. Valla bak. Hani Nil Karaibrahimgil’in ‘Bütün Kızlar Toplandık’ şarkısında dediği gibi ‘’2) Seks, para ve futbol hep sohbetleriii..’’

Bizimkiler para konuşmuyo gerçi. Onu çıkarıp yerine arabayı sokabilirsiniz evet. Bir insan günde 3 öğün araba muhabbeti yapmaktan nasıl bıkmaz arkadaş yaa?! Hepsinin liseden mezun olunca alabileceği tek şey borbetli şahin, hayır yani neyin tasası bu?..

Futbol ayrı bi olay. Ellerinde gazete, iddiaiddiaiddia –fakefakefake gibi oldu- başka işleri güçleri yokmuş gibi… Hak veriyorum da aslında. Öğrenci maaşı kime yetmiş ki onlara yetsin?! Ek gelirlere başvuruyolar böyle işte.

Gelelim asıl meseleye… Tabii ki konuşmamın bu kadar masum kalacağını düşünmemeliydiniz. Benden bahsediyoruz şurada.
Efendim… Tamam, ergeniz, kanımız kaynıyo hepimizin, ve bu kural her birey 22-23 yaşlarına basana kadar da devam eder… Evet, tamam… Herkes kıpır kıpır, herkes de böyle bi acayip hareketler falan. Evet, tabii. Ama erkeklerin ergenliği de ayrı bi mevzu imiş ya. O ne? O nasıl bişey? O ne durdurulamaz bir kuvvet? Yavrum Coşkun’da bile yoktur böylesi enerji. Biyoloji kitapları yazıyo ya hep ‘’13-22 yaşları arasında erkeklerde görülen gelime sürecinin belirtileri vücudun bazı bölgelerinde kıllanmayla baş gösterip, sakal ve bıyık çıkması, sabah ereksiyonları, aşırı enerji, vücudun bazı bölgelerinde gelişme, ve surat hatlarının oturmasıyla kendini göstermeye devam eder.’’ falan diye. Bu kadar süslü cümlelere gerek yok. Erkeğin tipi iğrençleştikçe azar ve 22sinde de yakışıklı bir delikanlı olup kızlar artık ona bakmaya başlayınca bulur bi karı ziker kendine gelir falan deseniz de olur yani.

Hayır, gerçek olayı zaten yapamıyolar onu anlıyoruz da –şimdi sorsam ‘’yöö yapmadığımızı nerden biliyosun ki ahuahuahuahahaaa’’ falan yapıp kendi aralarında anırırlar böyle ;U-, kendi kendilerini pandiklemeler, dayaşmalar, sıranın üstüne yatırıp okşamalar, birbirlerini kamçılamalar falan onlar nesi onu anlamıyoruz. Neyin dışarı salımı?
He bir de bunların orjinallerini anlatma merakı da var pardon. Zaten asıl mesele de o. İşe o beni benden alan, işte o beni triplere sokan…

Gereksiz bi üstünlük yarışı, kiminki daha büyük turnuvaları, ilk ilişki maceraları… Böylesi itirafediyorum.com’da bile bulunmaz. Bu kadar konuşacaklarına alıp liste halinde yazsalar, sınıfın kapısına assalar daha iyi. En azından kulağımıza çalınmalar, aslında bi bok duymuyomuş gibi davranmak için kulaklıkla sınıfın içinde dolaşmak zorunda kalmalar falan biter, isteyen bakar isteyen bakmaz. Olur biter yani.

Sözüm ona sessiz konuşuyolar. Birdebanasor.mp3
Hayır, genel şeyleri dinlesek ‘’aa çok önemli de değil, konuşsunlar, nasıl olsa bilinmedik bişey de değil’’ falan deriz. Ama erkeklerin vücutlarında gerçekleşen her boku kendi anılarıyla birlikte dinlemek ve öğrenmek gerçekten katlanılacak bişey değil. Şu an bunu okuyan bay arkadaşım! Hiç gizemli çocuk triplerine girme abi, her bokunu biliyorum.

Ruhumu çok yaralayan, bende geniş ergenlik travmaları yaratmış hikayeler oldu. Sonu hüsranla biten, acıklı hikayeler oldu. Heyecanlı, ateşli hikayeler oldu. Şu sınıfın dili olsa da konuşsa ;U

Hoş şeyler değil. Gerçekten. Bırakın, ecelimizle öğrenelim. Bırakın.

Eğer hayata olumlu bakmak istiyorsanız sevgili SBS temposu içinde çırpınan kız arkadaşlarım, sakın erkek yoğunluklu bi bölüm seçmeyin. Baştan söyleyeyim.

Sosyal mesajımı da verdim. Çok duyarlıyım.
Harikayım.
Ben de sizi seviyorum.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Fade Out Masalı.

(Fade Out'la okuyun. Çünkü ben yazarken onu dinledim.)
Kız, kitaplarını çantasına koymadı.
Çocuk, gitarını yanına almadı.
Köpek havlamadı.
Kız köpekten korkmadı.
Çocuk simit almadı.
Çöp kamyonu geçmedi.
Kız otobüse binmedi.
Çocuk doğru yöne sapmadı.
Hurdacı geçerken bağırmadı.
Kız çalan telefonuna bakmadı.
Zaten telefon hiç çalmadı.
Yağmur başlayınca şemsiyesini açmadı.
Çocuk ellerini ovuşturmadı.
Su solu çukura hiç basmadı.
Kız okula geç kalmadı.
Çocuk okula gitmedi bile.
Kız koşmadı.
Çocuk koşmadı.
Kız sokağın sonuna geldi.
Çocuk sokağın sonuna geldi.
Ve köşede çarpıştılar.
Kız eğilip kitaplarını toplamadı.
Çocuk ona yardım etmedi.
Hiç göz göze gelmediler.
Kız yürümeye devam etti.
Dönüp arkasına bile bakmadı.
Çocuk arkasından hiç bağırmadı.
Arkasını döndü, yürümeye devam etti.
Ve sonsuza dek mutlu oldular...

Züğürt Avuntusu.

İtiraf ediyorum.
Hep buz pateni yapmak istemişimdir.
Böyle seksi seksi kayıyo ya o Brian Joubert. Öyle olmak istemiştim hep. Hala da istiyorum gerçi. Böyle kendimi olimpik buz sahasında kayarken hayal ediyorum falan müzik dinlerken -psikopatlığın bu kadarı o.O- Müzik dediğim de Radiohead olsun, Kimbra olsun, efendime söyleyeyim böyle cins abidik gubidik gruplar olsun, tisko olsun... Öyle yani.
En çok da Michael Bublé-Feeling Good ve Garbage-Queer'de. Çok seksli lan.

Zaten bu ünlü patenciler neden gider de Kuğu Gölü Balesi'nde yapar şu işi anlayamadım hiçbir zaman. Benim gibi müzik kulağı iyi ve geniş arşivli bi insanın bile içi bayılıyo kimi zaman. Şöyle adam gibi Muse'dan, Coldplay'den, Radiohead'den falan çalsan, seyirci mest olsa... Ya da Aggro Santos-Candy falan çalsan, seyirci kopsa... Kötü mü olur?! Şahsen eğlenceli ya da popüler müzikle kayanlarınkini daha çok beğeniyorum ben. Daha eğlenceli. Müzik kendini dinlettiriyo, dans kendini izlettiriyo, seyircinin içi kıyılmıyo. Hem temposu yüksek şarkılarda yapılan danslar daha seri oluyo izlediğime göre, öyle yani.

Ben olsam öyle yapar, seyirciyi coşturan kendinden geçiren kız olurum, kazanamasam bile bi havam, bi ismim olur.
Yanlışsam, yanlışsın de.
Yeani.